29 Şubat 2012 Çarşamba

ANNE BABA OLMA BİR SANATTIR

ANNE BABA OLMANIN PSİKOLOJİSİ
ANNE BABANIN DOĞUŞU
Başlangıçların önemli olduğu gerçeği hiçbir zaman yeni doğmuş bebeğin kuçaklandığı an kadar belirgin değildir.sorumluluk duygusu ve doğru olanı yapmak arzusu birçok anne babanın bildiği gibi adeta boğucudur.Gerçekte anne babalar çocuğunun gelişmesi ve eğitimi için ne kadar önemli olduklarını anladıkları zaman genel tepki sorumluluğu,doktora ya da öğretmen gibi bir başkasına yüklemek arzusuna neden olan yetersizlik duygusudur.
Anne babalar anne babalık hakkında paniğe kapıldıkları anda sadece bir sey yapılması gerektiğini ve ancak bir tek şeyin üstünden gelebileceklerini geçici olarak unuttukları için bu hale gelmişlerdir.Örneğin,bebek doğar doğmaz onunla bir okul çocuğu ,bir delikanlı gibi ilğilenmeleri gerekmez. Onun gereksinimleri ve sorunları boğucu bir görev halinde ortaya çıkmamalıdır.Her gereksinme ortaya çıktığı anda cevap vermeniz,dikkat etmeniz gerekir.Süt çocuğuna baktığınızsırada, okul çocuğu ve delıkanlı olduğu zaman ona ve size neler olacağını düşünerek kayğılanırsanız onu ve kendinizi yaşadığınız anın tadını almaktan mahrum etmiş olursunuz.Yaşadığınız ana bakınca bir an içinde bir adım atarak,gelecek adıma destek sağlayacak sağlam bir zemin kurabilirsiniz.Güvenli bir bebek, güvenli bir çocuk olur.güvenli bir çocuk da güvenli bir delikanlı ve yetişkin olur.anne babalar çocuklar adım adım beraber büyürler.
Anne baba olmak iki kat sorumlu olmaktır, çünkü anne babanın kafası çocuğunun şekillendiği yıllarda en güçlü etkiye sahiptir.Çocuk,anne babasının düşünce ve inançlarındaki ‘besini’küçük bir bebeğin annesinin sütünü özümsediği kadar kolaylıkla özümseyecektir.
İki kat sorumluluğu ciddi bir şekilde benimseyen anne babalar kendilerin, taşıdıkları düşüncelere , yıllardan beri sahip oldukları önyargılara ve sınırlara tarafsız olarak bakabilacak gücü kendilerinde bulurlar.
Eğer insanın başarılı anne baba olmak için ve mutlu şekilde yaşamak için tutulacak yolun bu olduğundan şüphesi varsa,sadece kendi çocukluğunu hatırlaması,ya da yaşama normal bir çocuğun gözleri ile bakması yeterlidir.Açık olan ilk sey memnuyettir.memnuniyet,çocuğun herhangi bir anda gösterileni yapmasından doğar.Bu, açılacak bir kutu,incelenecek bir yaprak veya seyradilecek bir kukla olabilir. Anı yaşamanın doğurduğu gerilimden kurtulmak çok rahatlatıcı bir duygudur.Bir an çocukluğunuzdaki gibi veya çocuğunuzun gözleriyle büyüklerin durumuna bakarsak birçok erişkinin sürekli olarak yaşama hazırlandıkları için ya da yaşadaıkları anı harcamış oldukları için basit bir yaşam süremediklerini görürüz.Çocuğunuz ne zaman kaybı diye düşünmekte haklıdır.Yaşam bu kadar kısaltılmayı ve telaşı kaldıracak kadar uzun mudur?Yeniden doğun,başlangıcı paylaşın,yaşamaya yeniden başlayın.
Bu davete verilen cevap ‘evet’ olduğu zaman anne baba doğmuştur.Bu andan itibaren, her gün çocuk adımları ile yaşamı yeniden yaşamak için fırsatlarla doludur.Anne babası böyle davranmak, dünün bütün zorluklarını bir kenara atarak onunla ilk kez karşılaşmış gibi her güne yeniden başlamak istiyorsa, o zman o çocuk şanslı olmktan da öte kutsanmış bir çocuktur.Başlangıçlar gerçekten önemlidir ve bundan da fazlası, İster çocuk ,ister anne baba olalım,ister buğün,ister ister yüz yıl yaşamış olalım,her sey daima başlangıçla başlar.
ÇOCUK GELİŞİMİ ÖĞRETMENİ
SELVİ KORKMAZ SAKA

ÇOCUKLARINIZIN EN MUTLU ANLARINI YAYINLAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?



ÇOCUKLARINIZIN GÜLÜCÜKLERİNİ  GÖNDERİN BLOGUMUZDA YAYINLAYALIM

cinnah@yapacocukkulubu.com

ÇOCUKLARDA KORKU

Psikolog Eda Gökduman

Korku; tehlikeler karşısında gösterilen doğal bir tepkidir. Bilinmeyen ve beklenmeyen şeyler çocukta korku yaratabilir. Korkular ; çocuğun içinde bulunduğu çevresel koşullara, geçmiş yaşantılara, uyaranın şiddetine bağlı olarak değişebilir. Annesi köpekten korkan bir çocuk, köpekten korkma davranışı gösterebilir.
Korkular yaş dönemlerine göre değişkenlik gösterir: Bebekken ani seslere karşı ağlayarak tepki veren bir bebek 2-3 yaşında elektrik süpürgesinden korkabilir. 3 yaşında anneden ayrı olmak ve yalnız kalmak yoğun endişeler yaratabilir. 4-5 yaşlarında gelişen hayal gücü ile hayaletler, canavarlar ve karanlıktan korkular ortaya çıkar. 5-6 yaşında artan hayalleme becerileri ile masallar , çizgi filmler ve televizyon programları korkuların pekişmesine neden olur.

Çocuklardaki korku tepkileri nelerdir?
Korkmuş olan bir bebek ağlama, çığlık atma ve anne-babaya sarılma şeklinde tepki gösterir. Anne- babanın yanından ayrılmak istemez. Yürüme becerileri kazanan bir çocuk bir eşyanın arkasına saklanabilir. Dil gelişimi yeterli düzeyde olan bir çocuk nelerden korktuğunu sözel olarak ifade edecektir. Bu durumda nelerden korktuğunu öğrenebilir ve korkularını ona tanımlayarak rahatlamasını sağlayabilirsiniz. Bazı çocuklar korktuklarında kekeleyebilir. Sizinle akşamları birlikte yatmak isteyebilir. Mide bulanması, kusma , kalp ritminde artma gözlemleyebilirsiniz. Yanından ayrıldığınızda endişesi artar. Gece korkulu rüyalar görmeye başlayabilir. Ağlayarak uykudan uyanabilir. İştahsızlık görülebilir.
Korku yaşayan bir çocuğunuz varsa ona nasıl davranmalısınız?
• Öncelikle çocuğun neden korktuğu tespit edilmelidir.
• Korktuğu şeyi tanımlamasını isteyin. Yaşadığı duyguları paylaşarak onu ve korkularını önemsediğinizi hissettirin.
• Onu dinlerken endişeli olmayın. Korkmuş olan bir çocuk sizin korktuğunuzu hissederse endişe düzeyi daha da artacaktır.
• Yalnız olmadığını , yanında olduğunuzu, güvende ve her şeyin yolunda olduğunu hissettirin. Bunu ses tonunuzla , mimik ve davranışlarınızla sağlayabilirsiniz. Rahat ve sakin olmalısınız.
• Ona dokunarak rahatlamasını sağlayabilirsiniz.
• Korktuğu şeyle ilgili açıklamalar yaparak ona güven vermeye çalışmalısınız. Örneğin; canavarlardan korkan bir çocuğunuz söz konusu ise aslında canavar diye bir şey olmadığını, bunun sadece masallarda olabileceğini açıklayın. Odasını birlikte gezerek, dolapların içine bakarak hiçbir şeyin olmadığını gösterip onun içini rahatlatabilirsiniz.
• Korktuğu şeyin yavaş yavaş üzerine gitmesini sağlayın. Her aşamayı ona güven vererek ve onayını alarak yaparsanız daha sağlıklı olacaktır. Örneğin; köpekten korkan bir çocuğunuz varsa önce köpek kahramanı olan güzel hikayeler ve masallar anlatın. Önce düşünsel ( bilişsel ) olarak köpeklerin kötü hayvanlar olmadığını öğretin. Uysal bir köpeği uzaktan izlemesini sağlayın, zarar vermediğini görmesi gerekir. Biraz zaman tanıyarak yavaş yavaş yaklaşmasını sağlayın. Kontrolün onda olduğunu hissettirmelisiniz.
• Korkulu masallar anlatmamalı ve çizgi filmler izlettirmemelisiniz.
Korkuların ortaya çıkması doğal bir süreç olsa da bir süre sonra doğru anne-baba yaklaşımları ile kontrol altına alınmalıdır. Kontrol altına alınmayan ve sürekli tekrar eden korkular çocukların psiko-sosyal gelişimlerini olumsuz etkiler. Farklı davranış problemlerinin ortaya çıkmasına ve çocuğun günlük yaşantısını olumsuz etkilemesine neden olur. Uzun süren korkular çocuğun kendine güvenini olumsuz etkiler. Uzun süre kontrol edilemeyen ve gittikçe artan korkular söz konusu olduğunda bir uzman desteği alınması çok daha sağlıklı olacaktır.
Psikolog Eda Gökduman

KAR KIŞ EVDE KAPALI KALDIK .Peki Çocuklarımızla Nasıl Eğlenelim?

KIŞIN ÇOCUĞUMUZLA EVDE NELER YAPARIZ!!!
Kara kış kapımızda; nerede ise zorunlu olmadıkça evden çıkmıyoruz. Ve çocuklarımızın sıkıldığını fark ediyoruz. İşte o zaman sizlere evde çocuğunuzla zaman geçireceğiniz birkaç önerimiz var.

Şimdiye kadar hiç denemediğiniz bir yemek ya da pasta, börek vb. türünü yapmayı deneyin. Yeni bir şey denediğinizi çocuğunuzun fark etmesini isteyin.

Rakamlı kurabiyeler yapın, kurabiyeler piştikten sonra onlar hakkında konuşun.

Ailece kulaktan kulağa oynayın.

Bir eşyanın ismini söylemeden ona ait özellikleri, bulunduğu yeri ya da ne işe yaradığını söyleyin. Bu ipuçlarından yararlanarak eşyaların ne olduğunu anlamasını sağlayın.

Su oyunları oynayın. Suyun hayatımız için önemi hakkında sohbet edin.

Kasete, çocuğunuzun ve kendinizin sesini kaydedin, zaman zaman dinleyin.

Ekmeklerin üzerindeki fırın kâğıtlarındaki yazıları sanki çocuğunuza mesaj gelmiş gibi okuyun. “Bak bugün sana ne mesaj gelmiş: …”.

İhtiyacı olduğu şeyleri çantasına koymasına yardımcı olun ve çocuğunuzun eğer istiyorsa bir günlüğüne iyi tanıdığınız birinin evinde yatmasına izin verin.

.     Çocuğunuzun adının geçtiği bir öykü yazın ve bu öyküyü zaman zaman tekrarlayın.     

      Evin içinde siz saklanın çocuğunuz siz bulsun o saklansın siz onu bulun.

      Ailece körebe oynayın. Çocuğunuz gözünü bağlayın sizi bulmasını isteyin.

     Çocuğunuzun odasını toplaması ve topladıkların isimlerini söylemesini ve toplarken 10 kadar saymasını isteyin.

      Her gün mutlaka iki adet meyve yemesini sağlayın. Sevmediği meyve varsa siz yiyin ki sizden örnek alsın.

     Aynı sebzeden yapılmış farklı yemek türlerine dikkat çekin. Patatesli yemekler, patlıcanlı yemekler, şekerli, pirinçli yiyecekler vb.

     Çocuğunuzun bildiği bir oyunu ve şarkıları size öğretmesini isteyin. Kendini bilgili ve güçlü hissedecektir.

     Hafta sonu “aile yatağı sohbeti” yapın. Yoğun iş günlerinden sonra çocuğunuzu yatağınıza alın ve birbirinize sarılın; şakalaşın; sohbet edin; o gün yapacaklarınızla ilgili konuşun.

Ayrıca;

ÇOCUKLARIMIZLA EVDE OYNAYABİLECEGİMİZ BİRKAÇ OYUN(1-3 YAŞ)

—Yukarı – Aşağı” da hem fiziksel hem zihinsel olarak çocukların aktif katılım sağlayabileceği bir oyun. Ayakta beraber elele tutuşarak durun. “Yukarı” deyince zıplayın ve “Aşağı” deyince gene elele tutuşarak yere oturun. “Aşağı- yukarı” lar sırasında şaşırtmacalar yapmanız hem onu güldürecek, hem de bu oyun sırasında zıtlıklar ile ilgili fikir sahibi olacak.

- Boyamak her çocuğun hoşuna gider. Sorun şu ki bazıları kağıt ve defterleri boyarken, bazı çocuklar sanat eserlerini duvar ve halılarda konuşturur! Ona boyama yapabilmesi için uygun ve geniş bir alan sağladıktan sonra (eğer eviniz müsait ve siz bu konuda daha rahatsanız belki evinizin bir duvarını onun sanat eserlerine ayırabilir ve çocuğunuzu çok mutlu edebilirsiniz), boyalar ve kağıtlar ile harikalar yaratmasını izleyin.. Boyaların sağlığa zararlı içeriğe sahip olmaması dikkat etmeniz gereken bir ayrıntı. Bunun yanında, yaptığı boyamaları size gösterecektir, takdir etmeyi unutmayın.

— Kitaplarla tanışmak için hiçbir zaman erken değil! Renkli ve büyük resimlere sahip bir çocuk kitabını, resimleri işaret ederek ve kısa –cümleler kurarak okumak her çocuğun ilgisini çeker. Kitap kavramı ile tanışmasının ona sağlayacağı bilinç haricinde, bu aktivitenin dil gelişimi açısından da büyük faydası var.

- Rol değiştirme de bu yaş grubu çocukların sevdiği oyunlardandır. Yemek yedirirken, yemeğin bitimine yakın kaşığı ona verin ve yemeği size yedirmesini isteyin. Veya onun devamlı yaptığı bir jesti taklit edin. Hem şaşıracak, hem de aile içerisindeki rolleri ve kendisinin farklı bir birey olduğu bilincini öğrenmeye başlayacaktır. Bu oyunun ebeveyn olarak size de faydası olacaktır. Çocuğunuza ne kadar çok kural koymuş olduğunuzun farkına belki de bu oyunu oynarken varacak ve bu vesileyle kendi tutumunuzu yeniden gözden geçirebileceksiniz.

-Güzel bir sepete çocuğunuzun ilginç bulabileceği ve eline alıp inceleyebileceği, zararsız çeşitli nesneler koyun. Doğadan da bu konuda yardım alabilirsiniz. Kutuyu değişik nesnelerle doldurduktan sonra çocuğunuza verin ve uzun bir süre sepetin içindekilerle ne kadar  ilgilendiğini gözlemleyin. Bu oyun aynı zamanda yakın zamanda hakkında bir yazı yayınlayacağımız Montessori  uygulamalarında da kullanılmaktadır. Sepet çocuğunuz için yeterince uyarıcı olacağından vermeden önce çocuğunuzun sakin bir zamanını beklemeyi unutmayın ve her ne kadar verdikleriniz güvenli nesneler de olsa çocuğunuzun yanından ayrılmayın.

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EGİTİMİ ÖĞRETMENİ

DAMLA ÖZKAN

28 Şubat 2012 Salı

NEDEN SERBEST ZAMAN ÇALIŞMALARI YAPMAMIZ GEREKİR?




ÇÜNKÜ:


- Her çocuk ilgisini çekecek farklı unsurlar arar.
- Çalışma ortamımızı, ilgi köşeleriyle zengin ve uyarıcı bir eğitim ortamı haline getirmiş oluruz.
- Çocukların ilgi alanlarını, onları ilgi köşelerindeki çalışmaları sırasında gözlemleyerek tespit edebiliriz.

- Öğrenciler, bu çalışmalarla, küçük kaslarını çalıştırırlar.
- Çocuklarda el – göz koordinasyonu gelişir.- Öğrencilerimizin konuyla ilgili düşünmeye başlamalarını, ilgi köşelerindeki düzenlemelerle sağlarız
- Bastırılmış birçok duygu, yapılan resimlerle ortaya çıkar.


- Çocuklarda deşarj olmaya ve rahatlamaya zemin hazırlar.
- Bu çalışmalar vesilesiyle üretmenin hazzı tadılır.
- Ürünlerini satarak, para kazanmanın mutluluğunu tadarlar.
- Ürünlerini hayır için kullanarak, kendi emekleri ile hayır yapabileceklerini fark ederler.
- “Ben de yapabiliyormuşum” duygusunu tadarak, kendine güvenen insanlar olmak yolunda ilerlerler.
- Farklı tecrübeler yaşayarak, yaşıtlarından çok daha ileride bir düşünme ve üretme becerisine ulaşırlar.
- Bakış açıları genişler ve farklı malzemeleri, nasıl değerlendirebilecekleri hususunda ustalaşırlar.
- Düşünme, ifade etme, nefsini meşgul etme, güven kazanma, takdir edilme, beğenilme gibi birçok temel ihtiyaç, bu çalışmalarla karşılanır

27 Şubat 2012 Pazartesi

ÇOCUKLARDA DİL GELİŞİMİ

bebekdoktoru.org

10-15 aylar arasında çocukların çoğu ilk, açıkça anlaşılabilen sözcüklerini söylerler ve sıklıkla "dede", baba" ya da "mama" gibi tekrarlayan heceleri söylerler. Çoğu bebek sıklıkla ilk olarak 'dede' sözcüğünü söyler.

Belirtici - algılayıcı konuşma gelişimi zamanları

Belirtici

  • Sosyal gülümseme— 2 ay
  • Anlaşılmaz sözler söyleme—6 ay
  • Anne/baba (bilmeden)—8ay
  • Anne/baba (bilerek)—10ay
  • İlk kelime—11 ay
  • 4- 6 kelime—16 ay
  • 2 kelimelik cümle—21 ay
  • Çoğul kullanımı—3 yaş

Algılayıcı

  • Sese karşı uyanık olma—1 ay
  • Sese karşı oryante olma—4 ay
  • Anlaşılır 'hayır' —9ay
  • El-kol hareketi ile verilen tek emirleri yerine getirme—12 ay
  • Vücut bölümlerinden birini söyleme—18ay
  • Verilen emirin 2 basamağını yerine getirme—24ay
  • Verilen komutların tümünü yerine getirme—3 yaş

Konuşmanın normal gelişim süreci nasıldır?

Erken ses çıkarma (1-4 ay); Bebek,kumru sesi gibi yada agulama tarzında sesler çıkarır.

Anlaşılmaz sözler söylemek (3-15 ay): Anlaşılmaz sözler sesli ve sessiz harfleri içerip, artma ve azalma tarzında söylenen ses örnekleri duyulabilir. Kız ve erkek çocuklar çevresindeki duydukları yükselip alçalan ses tonu örneklerini taklit eder. Bu anlamsız konuşmaları daha sonra cümleye benzer konuşmalar takip edecektir.

Gerçek konuşmayı elde etme (18-50 ay): Gerçek konuşma, sınırlı sayıda ve kombine edilmiş sesleri içerir.

İstediklerini açık bir şekilde dile getirme (50-80 ay): Bazı çocuklar hala s, ş, z ve 1 yada r gibi sesleri açık olarak dile getirememektedir.

Sağır bebekler anlaşılmaz sesler çıkarır mı?

Evet. Anlaşılmaz sözler sağır ve duyan bebeklerde aynı zamanda başlar ama sağır bebekler normal anl.amlı konuşma sürecine girmeyince anlamsız sözleri söylemesi de durur.


Çocuklar hangi yaşlarda anlaşılır bir şekilde konuşur

Anlamlı konuşma her yıl yaklaşık %25 oranında artar. Bebek, 1 yaşında %25, 2 yaşında %50, 3 yaşında %75 ve 4 yaşında %100 oranında anlamlı olarak konuşur. Anlamlı konuşmada önemli gecikmeler olmadı dil öğrenimini daha da uzatabilir.

Dil gelişimi gecikmesinde hangi işaretlere dikkat edilmelidir?

Okul öncesi çocuklarda dil öğrenme probleminin tehlikeli sinyalleri:

6 ay: Sese cevapta kararsızlık yada cevapsızlık

9 ay: İsimle çağırmaya cevapsızlık

12 ay: Henüz anlamsız söz söylememe ya da durması

15 ay: Güle-güle’ye cevap vermeme, ayağa kalkmama

18 ay: Anne-babadan başka kelime söylememe

2 yaş: İki kelimelik cümle kuramama, hala anlaşılmaz yada fazlaca tekrarlama

2.5 yaş: Konuşmanın aile tarafından anlaşılamaması

3 yaş: Basit cümle kuramama

3.5 yaş: Konuşmanın yabancılar tarafından anlaşılamaması

4 yaş: İstediğini açık bir şekilde dile getirememe

5 yaş: Uygunsuz cümlelerin kurulması, ilerleyici kekeleme olması

6 yaş: Anormal unutma, tersine çevirme ya da kelime bulma problemi olması

7 yaş: Herhangi bir konuşma bozukluğu olması

1-15 yaş: İlerleyici monoton yada boğuk sesle konuşmak.

Hangi çocuklara duyma testi yapılması düşünülmelidir?

1-Çocuğun anne-babaya normal ilgi göstermemesi. (Bu en önemlisidir, çünkü duyma problemi olan çocuklarda sıklıkla ilk bulgudur. Ama ne yazık ki sıklıkla önemsenmemektedir)

2-Doğum ağırlığının < 1500 gram olması

3-Ailede çocukluk çağında duyma bozukluğu öyküsü olması

4-Dil ve/veya konuşmanın kazanılmasında gecikme

5-Doğum öncesi ve sonrasındaki enfeksiyonlar (Ör; Sitomegalo virüs, kızamıkçık, herpes, toksoplazmosiz, sifiliz)

6-Baş bölgesindeki yapısal bozukluklar (küçük çene, yarık damak)

7-Kan değişimi sınırını geçen aşırı sarılık

8-Geçirilmiş bakteriyel menenjit

9-Doğum esnasında aşırı oksijensiz kalma

10-Diğer gelişimsel bozukluklar (Ör; beyin gelişimindeki gerilik)


"Dil bağı" olan çocukların hangilerine cerrahi düzeltme yapılmalıdır?

Dil bağı yada dil altı bağının kalınlaşması yada kısalmasına bağlı dilin hareketlerinin kısıtlanmasıdır. Bir teoriye göre emmeyi ve konuşmayı engelleyebilir. Çocukların çoğunda dilin ucunda dudağa doğru olma eğilimdedir ve dilin hareket etmesine imkan verir. Cerrahi düzeltme gerekliliği kesin değildir ancak 2-4 yaşlarında konuşma problemleri oluşturuyorsa düşünülebilir.


Papağan Konuşması-Tekrarlayan Konuşma ve Kelimeleri Yutarak Konuşma, kekelemeden nasıl ayırt edilir

Kelimeleri yutarak konuşma, sıklıkla anlaşılmayan çok hızlı konuşmadır. Bütün kelimeleri, heceleri ve sesleri tekrarlama ve atlama vardır. Kekelemenin aksine ,çocukların bilinçli olarak konuşmalarını yavaşlatmaları yarar sağlar.

Papağan konuşması, tüm kelimelerin ve cümlelerin anlaşılabilir ve hızlı bir şekilde tekrar edilmesidir. Bu durum nörolojik hastalıklarla birlikte bulunabilir.

Kekelemesi olan çocukların ailelerine ne tavsiye edilmelidir?

Okul öncesi çağda kekeleme oldukça sık görülür. Bununla birlikte çocukların büyük bir kısmında kekeleme 5-6 yaşına kadar devam etmez.Ancak, ailesinde kekeleme geçiren kişilerin olması veya kekelemesine sebep olan olayın devam etmesi halinde kekeleme devam edebilir.

5-6 yaşından büyük kekeleme olan çocukları konuşma-dil uzmanı görmelidir.

5 yaşından küçük kekeleyen çocuğunuza şunları uygulayabilirsiniz.

1.Çocuklarınıza nasıl konuşacakları konusunda direktif vermeyiniz(yavaş konuş, yavaş nefes al gibi)

2.Çocuğunuzu gevşetin, kendi konuşma tavrına uygun kolay konuşmasına yardımcı olun.

3.Çocuğunuzun diğer çocuklarla ve yetişkinlerle rekabet etmesini önleyiniz ve sabırlı olunuz.

4.Çocuğunuzu sabırla dinleyiniz ve sabırlı olunuz.

5.Eğer 2-3 aydan daha uzun sürede akıcı bir şekilde konuşmaya dönmemişse bir konuşma uzmanına gösteriniz

ALT ISLATMA

 bebekdoktoru.org

Çocukların çiş tutmayı öğrenmeleri  beyin-sinir sistemi ile idrar torbası arasındaki iletişimin sağlanması, yani beynin idrar torbasına kumanda etmeyi öğrenmesi demektir.

Yapısal (anatomik) bozukluğu olmayan bir çocuk ortalama 2,5 yaşında(1.5-4 yaş) çişini tutmayı, haber vermeyi ve yardımlı yada yardımsız tuvalete çiş yapmayı öğrenir. Bu çocukların büyük bir kısmı gece de çişlerini tutmayı ve sabahleyin uykudan altları kuru olarak uyanmayı becerirler. Mesane dolup gerildiği zaman, sinir sistemi beyine idrar yapma gerektiğini haber verir ve mesanenin dışa açılan kapı sistemi, bilinçli olarak gevşetilerek idrarın dışarı atılmasına izin verilir. Gündüz saatlerinde çişini kontrol etmeyi öğrenen ve alt bezinden kurtulan çocukların bir kısmı gece uyku sırasında çiş yapmaya devam ederler. Alt ıslatma olayı, çişini tutamayıp küçük miktarda kaçırmanın ötesinde idrarın tümünü boşaltmak biçimindedir. Anneleri ertesi sabah iç çamaşırı, pijama ve çarşaflarını hatta şiltelerini ıslak bulurlar. İlkokul çağına kadar kısmen hoşgörülen bu durum, ailenin olduğu kadar çocuğun kendisi için de önemli bir sorun halini alır.

Nedenleri

7 yaşına gelmiş çocukların % 5-10’unda görülen alt ıslatma, haftanın üç veya daha fazla gecesinde ortaya çıkar. Erkek çocuklarda daha sık görülür. Gece işemelerinin bilinen sebepleri arasında şunlar sayılabilir:

  • Ailede fertlerinde daha önce benzer duruma rastlanmış olması,
  • İdrar torbasının yeterince büyümemiş olması, (Bu çocukların gündüz saatlerinde de sık idrara çıktıkları dikkati çeker)
  • İdrar torbasında normalde olmaması gereken, bilinç dışı gelişen kasılmalar,
  • Uykunun derin olması (çocuğun mesanesinin dolması nedeniyle beyne giden habere rağmen uyanamaması)

Tedaviye ne zaman başlanmalı

Alt ıslatma sorunu olan bir çocukta tedavi ancak 5 yaşından sonra düşünülür.

Tedavi planlanan bir çocukta bu problemin gerçek sebebinin doğumsal bir yapı bozukluğu olmadığından emin olmak gerekir. Genellikle bir idrar tahlili ve ultrasonografik inceleme ile idrar iltihabı ve böbrek-idrar torbası yapılarında anatomik bozukluk olmadığı tespit edildikten sonra “alt ıslatma” sorunu tedavi edilmeye çalışılır.

Altını ıslatan çocuğu, yaşı kaç olursa olsun cezalandırarak veya korkutarak vazgeçirmek mümkün değildir. Gece alt ıslatmanın tek bir psikolojik sebebe bağlı olduğunu düşünmek de yanlıştır. Kıskançlık (yeni bir kardeşin gelmesi) veya çocuğun iç dünyasına etki eden ailesel nedenlerin gece işemelerine yol açtığı fikrinin ne kadar doğru olduğu da belli değildir.

Tedavi yöntemleri


1.Çocuğun tedaviye hazırlanması: 5-6 yaş döneminde, çocuk henüz durumunun bir sorun olduğunun farkında değildir. Doktorunuz bunun bir sorun olduğunu çocuğunuza anlatacaktır.

Tedavi hangi türde olursa olsun sonuca varmak uzun sürer, moral bozukluğuna girmeyiniz.

2.Alışkanlıkların gözden geçirilmesi: Gece yatmadan önce sıvı alımının azaltılması ve yatmadan önce idrara çıkılması hep ilk akla gelen tavsiyedir. Ancak bunun dışında, gündüz saatlerinde okul tuvaletlerinin temiz olmaması ve benzer sebeplerle uzun süreler idrarını tutan çocukların bu alışkanlıklarından vazgeçirilmesi de gerekir.Okul sorumluları ile konuşup tuvalet kirliliğine bir çözüm bulmaya çalışınız.


3.Çiş yapma çizelgesi: Daha çok küçük çocukları motive etmek ve alt ıslatma istatistiği elde etmek için kullanılır. Sizin tutacağınız bu çizelgede alt ıslatma olmadığı günler çizelge üzerinde birer sembolle (yıldız veya çiçek resmi gibi) canlandırılarak çocuğun da bu günlerde mükafatlandırılması fayda sağlayacaktır. Aynı çizelge gün içi işemelerde de işlenirse doktounuzun da çocuğun işeme ritmi hakkında fikir sahibi olmasına yarar.


4.Alarm sistemleri: İç çamaşırına veya yatak çarşafı üzerine konan, ıslanmaya duyarlı bir parçası olan ve idrar yapılmaya başladığı an ses uyarısıyla çocuğu uyandıran bu sistemler gece işemelerinde başarıyla kullanılan tedavi yöntemlerinden biridir. İlk günlerde çok yararlı gibi görünmese de 6-8 haftalık tedavi ile sonuç alınabilmektedir. Tesir mekanizması muhtemelen, mesane tam boşaltılmadan çocuğun günler içinde mesanesinin dolması ile uykunun bölünmesi arasında beyinsel bir ilişki kurmasına yaramakta, bir taraftan da ilerleyen günlerde mesane gece kapasitesi artmaktadır.


5.İlaç tedavileri: Gece boyunca böbreklerin idrar oluşturma hızını azaltacak ilaçlar bu amaçla kullanılmaktadır.Ana maddesi Desmopressin olan ve buruna sıkılarak veya ağızdan alınarak kullanılan bu ilaç gece boyunca idrarın daha az salgılanarak mesanenin dolma zamanını uzatır. Çocukların en az %70’inde iyi sonuç verir. İlaç kesildikten sonra gece işemelerinin tekrarlayabilir. Tekrar kullanılabilir, ancak doktor kontrolü altında almak gerekir.

İmipramin içeren ilaçlar da bu tedavi için tavsiye edilebilir.Buna doktorunuz karar verir.


Tedavi yöntemlerini tek tek uygulama dışında, zor cevap alınan çocuklarda kombine edilerek kullanılması veya yöntem değiştirerek her aşamada bir tanesinin kullanılması gibi yaklaşımlar bazen daha çabuk sonuç verir. Gece işemeleri tedaviye rağmen tekrarlayabilir, sabırla yeniden ele alınır ve her çocuk sonunda sabah altı ıslak kalkma derdinden kurtulur. Erişkin yaşta gece işemeleri devam eden insan yok denecek kadar azdır.

BABALAR ve ÇOCUKLAR


























26 Şubat Pazar günü babalarımız ile birlikteydik.

26 Şubat 2012 Pazar

TELEVİZYON ÇOCUĞUN GELİŞİMİNİ NASIL ETKİLER


TELEVİZYON ve ÇOCUK


ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ
DAMLA ÖZKAN


Televizyon; ilk çıktığı günden bu yana çok renkli bir eğlence araçıdır. Evet yanlış duymadınız EĞLENCE araçı dedim.Çünkü okadar çok yayın kanal ve o kadar olumlu olumsuz davranış geliştirecek,örnek olabilecek,örnek olamayacak programlar var ki…

Hele ki  0-6 yaş dönemindeki çocuklarımız için tehlikeli olacak ve olumsuz davranışlar geliştirmeye yönelik olan bir araçtır. Özellikle bebeklik döneminde 0–3 yaş çocuklarımızın ilgisini çok çekmektedir, bu renkli dünya çünkü 0–3 yaş dönemi çocukları ses, ritim ve renklere karşı ilgisi artığı için televizyonda çocukların ilgisini çekecektir. Çoğu ebeveynlerimiz çocuklarımız televizyon karşında sakinleşiyor, diye sürekli televizyon başına oturtuyor. Ama çokçuklarımızın zararlı programları izlediğin farkında bile olmadan çocuklarına zarar veriyorlar.

Çünkü öyle programlar var ki; çizgi filimler de dahi o kadar çok çizgi film var ki çoğu da kötü örnek oluşturacak davranışlara neden olan çizgi filimler; üstelik sürekli televizyon izleyen çocuklarda konuşma geriliği, güven problemi ve arkadaşları ile uyum problemi yaşayabiliyor.



Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri

      Sosyal gelişimine etkileri(arkadaşları ile iletişimi, güveni öğrenemez)

      Fizyolojik gelişimine etkileri (konuşmasında gecikmeler yaşanır)

     Cinsel gelişimine etkileri (benliğini öğrenmekte zorlanır)

      Psikolojik gelişimine etkileri(çoğu programlar çocukların ruh sağlığını bozmaktadır)



Sosyal Gelişime Yönelik Etkileri

Çok fazla televizyon seyreden çocuklar arkadaş ortamından uzak kalırlar

Arkadaş ortamının etkileşimini yaşayamadıkları için insanlarla ilişki kurmada sıkıntılar yaşarlar

Paylaşmayı öğrenemezler

Kişiler arasındaki hak, hukuk, adalet kavramları gibi kavramlar gelişemez, toplumda uyumsuz birer birey olarak ortaya çıkarlar

Toplum içerisinde ayakta kalmayı, denge kurmayı öğrenemediğinden sürekli davranış bozuklukları gösterirler

Psikolojik Gelişimine Etkileri

Aşırı derecede televizyon seyreden çocuklar gerçeklerden kopuk, hayali bir yaşantı gerçekleştirirler

Televizyonlardaki şiddet içerikli programlar çocuklarda şiddeti normal hale getirir

Çocuklar saldırgan ve geçimsiz olurlar

Televizyonlardan örnek alınan karakterler çocukların gelişimini olumsuz etkilemektedir

Uzun süre televizyon seyreden çocuklar ileriki yaşlarda duygusuz ve duyarsız davranırlar, hiç bir olayı sorun etmeme eğilimi gösterirler





Cinsel gelişime etkileri

Tüm programlarda çizilen kadın ve erkek portresi alışılmış kalıpların uzantısında olmaktadır. Yetişkinlere yönelik tüm programlarda olduğu gibi, çocuk programlarında, reklamlarda ve hatta çizgi filmlerde bile bunu görmek mümkündür. Hem kendi cinsel kimliğinin, hem de karşı cinsin nasıl olması gerektiği konusundaki mesajlarla doldurulan beyinler, ilerde yetişkin birey haline geldiklerinde bu beklentiler içinde olmaktadırlar.
Pek çok çizgi filmde dikkati çeken bir özellik de cinsiyet rol tanımlamaları olmaktadır. Bu tanımlamalarda çocuklar, bir kadın ya da erkek olarak nasıl olmaları gerektiğine ilişkin oluşturulmuş ideal tipleri görmektedir. Bu tiplerin özelliklerine baktığımızda kadınların zayıf, pasif, her zaman erkekten yardım talep eden, kurtarılmayı bekleyen taraf, erkeklerin ise evin geçimini sağlayan, yarışmacı, aktif, kurtarıcı, güçlü, hizmet talep eden taraf olduğu görülmektedir.
Aynı şekilde, programlarda yer alan mesajlarda erkek çocukların daha fazla şiddete başvuran taraf olduğu, kız çocuklarının ise, hanım hanımcık, sessiz, sakin, toplum tarafından kendi cinsine yazılan kaderine razı görüntü ve mesajlar yer almaktadır. Bu da çift yönlü bir etki yaratarak kız çocuklarının zayıf ve pasif olmaları ne kadar doğalsa, erkek çocuklarının da o kadar kavgacı ve saldırgan olmaları adeta doğal gösterilmektedir. Adeta cinsiyete dair şiddet eğilimleri onaylanmakta ve körüklenmektedir.


Fizyolojik Gelişimine Etkileri

Çocuklar televizyonlardaki reklamlarda gördükçe televizyonda her gördüğü eşyayı ister.
Çocuklar televizyon başında hareketsiz kaldıklarından çeşitli, kas, iskelet ve sinir sistemi rahatsızlıklarına yakalanabilirler. Özellikle konuşmamayı geciktirmektedir.
Çocuklar abur cuburlar sağlıksız beslenme ve televizyon karşısında hareketsiz kalmalarından dolayı çağın hastalığı olan obeziteye daha kolay yakalanabilmekte ve bu hastalık daha başka hastalıkların tetikleyicisi olabilmektedir. Dil gelişime çok büyük etkisi olduğu için lütfen çocuklarımıza mümkün olduğunca az televizyon izletelim. Hatta hiç izletmezseniz çocuklarımızdaki gelişmeleri daha güzel görürsünüz.









24 Şubat 2012 Cuma

çok eğleniyoruz çokkk


GÜNÜN ÖZLÜ SÖZLERİ

Sen Benim arkadaşım olur musun* Ege Gürcan Kaan Tibete sordu.

Kırmızı arabayı sana versem, yarış arabasını bana verir misin? Barış Kaan Tibete sordu.
Bende bir tane var. Sende çok varmış,ben de çok kurabiye istiyorum. Ege Barışa dedi.

Sen beni mi takip ediyorsun.Damla Denize sordu. Deniz Evet Hı hı .

Ada hoşgeldin seni özledik dedim ben,.Ada kırmızı at da beni özlemiş dedi.

İLKE NİN YENİ YAŞINI KUTLADIK. MUTLU YILLAR İLKE






22 Şubat 2012 Çarşamba

OLD MACDONALD HAD A FARM

ÖZGÜVENİ YÜKSEK ÇOCUKLAR YETİŞTİRMENİN YOLLARI

Özgüven; bir tutum,bir duygu, bir inaçtır ve davranışlarla sergilenir. Kişinin kendi değerini bilme, kendisine sevgiyle, saygıyla ve dürüst bir şekilde davranabilme yeteneğidir. Özdeğer duygusu öylesine temel bir duygudur ki, nasıl bir kişi olduğumuzu, diğer insanlarla kurduğumuz iletişim biçimini, yaşamdaki yerimizi ve ondan neler beklediğimizi belirler. Bu nedenle; anne ve babaların ve eğitimcilerin en önemli amaçları kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüven duygusu gelişmiş bireyler yetiştirmektir.

ÖZGÜVENİ YÜKSEK KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ
Özgüveni yüksek olan kişilerde dürüstlük, sorumluluk, kendine ve diğer canlılara şevkat ve sevgi, yeterlilik en belirgin özelliklerdir. Bu kişiler, önemli olduklarını, onlar var olduğu için dünyanın daha iyi bir yer olduğunu hissederler. Başkalarından çekinmeden yardım isteyebilir, yine de kendi kararlarını kendilerinin verebileceğini ve kendilerinin en iyi kaynak olduğunu bilir ve hissederler. Kendi değerlerinin farkında oldukları için, diğer insanların da varlıklarını ve değerlerini kolaylıkla kabul ederler. Herşeyi mükemmel yapamayacaklarını , eksikliklerinin,zayıflıklarının insanca özellikler olduklarını bilirler.

Aile ortamında yapılacak bazı temel değişiklikler, çocukların kendilerini değerli bir birey olarak hissetmelerine katkıda bulunur. İletişimin net ve açık olduğu, duyguların dürüstçe ve korkmadan ifade edilebildiği , sorumluluğun gelişim düzeyi ve kişisel özelliklere göre dağıtıldığı aile ortamlarında çocuklar çok daha kolaylıkla özgüven duygusu geliştirirler. Böyle sağlıklı bir ortam yaratabilmek için, bazı somut öneriler işe yarayabilir. İşte bu önerilerden bazıları...

ANNE-BABALARA ÖNERİLER:

*Öncelikle; çocuklar arasında bireysel farklılıklar olduğunu unutmayın. Hiçbir çocuk özellikleri açısından bir diğer çocuğa benzemez. Her çocuk kendine özgüdür, bu özellikleri ile eşsiz ve değerlidir. Eğer siz çocuğunuzun bireysel özelliklerini takdir eder ve değer verirseniz o da kendi varlığına ve özelliklerine değer verir. Bunun en somut göstergesi çocuğunuzu bir başka çocukla asla kıyaslamamaktır. Eğer çocuğunuzu teşvik etmek istiyorsanız başka bir çocuğu örnek göstermek yerine, kendisinin daha önce yapmış olduğu birşeyi örnek gösterin, yani kendi kendisi ile kıyaslayın. Örneğin; Piyano konseri öncesi çok kaygılı olan kızınıza " Bak Ayşe ne güzel hiç heyecanlanmadan çaldı sen ne diye heyecanlanıyorsun " demek yerine " Zeynep'ciğim, kaygılandığını görüyorum. Hatırlıyormusun geçen sene bütün sınıfın önünde şiir okuman gerekiyordu, o zaman da tıpkı şimdiki gibi kaygılı idin ama çok güzel şiir okumuştun ve seni çok alkışlamışlardı. Sen de kendini çok beğenmiştin.. Şimdi de bu işin üstesinden gelebilirsin,sana inanıyorum. " diyebilirsiniz.

*Çocuğunuzu iyi tanıyın. Onun hangi alanlarda iyi olduğunu, hangi alanlarda desteğe ihtiyacı olduğunu gerçekçi bir biçimde değerlendirin. Zayıf oldukları alanlarda onları desteklemek için, iyi oldukları alanları örnek olarak kullanın. İyi oldukları alanlarda kendilerini gösterebilmeleri, zayıf oldukları alanlarda ise kendilerini denemeleri için güvenli ortamlar yaratın. Eleştirmek, yüzüne vurmak yerine, yapabildiğini değerlendirin ve onunda görmesini sağlayın. Unutmayın eğer siz yapabildiği kadarını görmez ve ona inanmazsanız o da yapabildiklerini görmez ve kendi gücüne inanmaz.

Çocuğunuzun iyi yapabildiği şeyler, ya da ilgi duyduğu alanlar mutlaka vardır. Bunların neler olduğunu tesbit edin ve bu alanlarda daha iyi olabilmesi için gerekli koşulları sağlamaya çalışın. Çocuklar genellikle ilgi duydukları alanlarda daha iyi performans sergilerler. Bu nedenle, ilgilerinin ne olduğunu belirlemek çok önemlidir.

*Çocuğunuzun geliştirilmesi gereken alanları için birlikte bir plan yapın. Planınızda küçük hedefler belirleyin. Bu hedeflere ulaşmasında ona destek verin. Örneğin herhangi bir derste başarısız ise ve bu durum onu etkiliyorsa, bu konuda neler yapabileceğinize birlikte karar verin ve küçük adımlar belirleyin. (önce öğretmenle görüşme, çalışılacak konuları saptama, çalışma programı düzenleme, ekstra destek ihtiyacının olup olmadığını belirleme vb.) Sizin problemlerin üzerine giderken çözüm odaklı yaklaşımınız, hedef belirlemeniz ve bu konuda ona destek vermeniz, onda problemin çözülemez olduğu inancını yıkacak ve çaba harcama isteği doğuracaktır.

Çocuğunuza mutlaka çeşitli alanlarda sorumluluklar verin. Bu sorumlulukların onun yaşına ve gelişimine uygun olmasına dikkat edin. Sorumluluklarını yerine getirirken onu izleyin, takdir edin, gerekli yerlerde destekleyin. Sorumluluk duygusunun gelişimi, çocuğun kendisini yeterli hissetmesi ve özdeğer duygusunun gelişimi ile yakından ilgilidir.

Çocuğunuzun; ev ve okulun dışında farklı sosyal aktiviteler, sosyal gruplar gibi değişik ortamlara girmesi ve bu ortamlarda kendini gösterebilmesi için fırsatlar yaratın. Böylece, çocuğunuzun alışkın olmadığı yeni ortamlara uyum sağlama becerisini geliştirmesine katkıda bulunmuş olursunuz. Yeni, farklı ortamlarda başarılı olma duygusu, çocuklarda kendilerine güven duygusunu arttırır. . Örneğin; çocuğunuzun bir yaz kampına katılması ya da daha önce hiç denemediği bir sosyal aktiviteye başlaması ona çok şey kazandırabilir.

Suna Polat M.A. Uzman Psikolog

DİKKAT EKSİKLİĞİ ve BİZ


DİKKAT EKSİKLİĞİ NASIL ANLAŞILIR


Dikkat eksikliği konusunda merak edilen konu çocuklarda dikkat eksikliği nasıl anlaşılır, sorusunun yanıtıdır. Çocuk sürekli olarak, kendisinden toplumsal kurallara uyması ve öğrenmeye yönelik bir takım faaliyetler yapması istendiğinde bunu yapmıyorsa, dikkat yetersizliği sorunundan söz edilebilir. Dikkat eksikliği olan çocuk komut almakta zorlanır. Kendisinden bir şey yapılması istendiğinde bunu yapmakta zorlanır. Ama dikkat edilmesi gereken, örneğin 3 yaş çocuğunun dikkati adeta saniyelerle sınırlıdır. Bir objeyle kısa süreyle oynuyor diye ona dikkat yetersizliği teşhisi konulamaz.


Anne aşırı kural koyuyorsa ve her koyduğu kuralı takip etmeli.Çünkü çocuktan sayılı bir şeyi talep etmeli ve bunu da takip etmelidir.Yoksa çocuk konulan kuralara uymaz, buna da dikkat yetersizliği denemez. Okul öncesi dönemde anne, “ben bu çocukla baş edemiyorum diyorsa, uzmana gidilmelidir. Çünkü bu çocukların bir bölümünde dikkat yetersizliği olabilir. Dikkat eksikliği isimli sendromu veya dürtüsellik genellikle erkek çocuklarda görülüyor. Ayrıca bu sorunun ortaya çıkışında genetik faktörlerin de etkisi bulunuyor.


NEDENLER
Ø Beyindeki bazı alanlardaki hormonel dengesizlik (DEB gösterenlerin promotor korteks ve üst prefrontal kortekste daha düşük serebral glukoz metabolizmasından söz edilmektedir.)
Ø Doğum öncesi ve doğum sırası etkenler
Ø Duyu organlarında (görme – işitme organları) patolojiler
Ø Psikolojik etkenler.
Ø Genetik ve çevresel faktörler.


TAVSİYELER
Dikkat dağınıklığı olan çocukların bu durumları erken fark edilebilir ve kendilerine yardımda bulunulabilinirse başarıyı yakalayabilirler. Anne ve babalar çocuklarına şu şekillerde yaklaşmalıdırlar:
Ø Öncelikle dikkat dağınıklığı hakkında bilgi sahibi olun.
Ø Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili yaşadığı sıkıntılarını yaramazlık ya da tembellik olarak yorumlamayın.
Ø Evde vereceğiniz görevlerle ( ilk önce onun da hoşuna giden görevleri tercih etmelisiniz) dikkat yoğunluğunu ve süresini artırın.
Ø Davranışları ile ilgili daha sık geri bildirimde bulunun, sonuçlarını paylaşın.
Ø Dikkatli davranışlarını ödüllendirin (ödülün her zaman maddi olması gerekmez, ebeveynin ilgisi ve mutlu olduğunu göstermesi yeterli olabilir).
Ø Çocuk kendisinden beklenilenin ne olduğunu tam anlamıyla bilmelidir. Bu nedenle beklentilerinizi açıklayın. Ve beklentilerinizde tutarlı olun.
Ø Büyük resimli kitaplar alın ve okutun.
Ø Bilmece çözmek, resimleri eşlemek gibi hafıza ve dikkat üzerine olumlu etkiler yapacak etkinlikler tercih edin.
Ø Boyama, boncuk dizme ve el işlerine teşvik edin.
Dikkat dağınıklığının tedavi sürecinde özel eğitim programlarının uygulanması gerekebilir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir. Aile terapisi önerilebilir. Dikkat dağınıklığının çok yüksek olduğu durumlarda hekim kontrolünde ilaç tedavisi de söz konusu olabilir.


ÇOÇUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ
DAMLA ÖZKAN J

21 Şubat 2012 Salı

FİVE LİTTLE DUCKs

Anne Karnında Yabancı Dil eğitimi

Bebekler daha anne karnındayken farklı dilleri ayırt edebiliyorlar

Bebekler daha anne karnındayken farklı dilleri ayırt edebiliyorlar
Bugün blogda yazan anne ve babaları şaşırtacak bir bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bebeklerin hayatın ilk saniyelerinden itibaren dilleri birbirine karıştırmayacak mekanizmaya sahip oldukları anlaşıldı. “Psychological Science” dergisinde yayımlanan araştırmada, bilim insanları yeni doğan bebekleri iki gruba ayırdı. Birinci gruptaki bebekler anne karnında annelerinden ve çevrelerinden sadece İngilizce duyarken, ikinci gruptakilerin anneleri ise çift dilde konuşan annelerdi ve bu bebekler hem İngilizce hem de Filipin dili olan Takalotça’yı dinlediler.

Doğduktan sonra bebeklerin hangi dili tercih ettiğini belirlemek için bilim adamları, ‘emme refleksi’ adlı yöntemi kullandı, bu ölçme yönteminde bebekler tercihlerini ifade etmek için daha fazla salya salgılayarak emme refleksini arttırıyor. Refleksin artması bir uyaran olduğunu gösteriyordu.
İlk deneyde, bebeklere 10 dakikalık bir konuşma dinletildi, bu konuşma sırasında her dakika İngilizce ve Takalotça arasında değişim yapılıyordu. Anne karnında sadece İngilizce duyan bebekler konuşmanın İngilizce olduğu bölümlerde daha fazla emme refleksi verdi, yani bu bebekler İngilizceyi tercih ediyordu.
Her iki dili anne karnında duyan bebeklerse bu dillere farklı refleks vermedi, her iki dili eşit biliyormuş gibi eşit tepki vermiş oldu. Tabi burada önemli olan şuydu: acaba bebekler her iki dili tek dil sanarak ondan mı tepki göstermiyor, yoksa iki dil arasındaki farkı ayırt edebiliyor larmıydı?

Bunun için ikinci deney yapıldı. İkinci deneyde bir kişi bebeklerle onların ilgisi dağılana kadar İngilizce konuştu, daha sonra diğer dile geçiş yaptı. Ya da başka bir kişi ilk kişinin konuştuğu dilde konuşmaya devam etti veya diğer dilde devam etti. Anne karnında her iki dili duyan bebeklerin emme refleksi kişiden bağımsız olarak aynı dilden cümleye devam edilince değişiklik göstermezken, aynı veya ikinci kişi diğer dile geçiş yaptığı zaman emme refleksi artış gösteriyordu. Yani bebekler iki dil arasındaki farkın farkındaydılar!
Bu da gösteriyor ki, anne karnında sürekli olarak iki farklı dili duyan bebekler, devamında iki dili anadil düzeyinde konuşabilir, bu dilleri birbirine karıştırmaz, iki dili eşit derecede ve ikisinin farklı olduğunu bilerek öğrenebilirler.
Araştırmaya imza atanlar, çift dilli bebeklerin iki dil arasındaki farkı ayırt edebildiğini belirterek, “Bunun için hayatın ilk anlarından itibaren çift dilli bebeklerin iki dili birbirine karıştırmaması için bir mekanizmanın var olduğunu” da vurguladılar.


Kaynak:
Association for Psychological Science, “Bilingual Babies: The Roots of Bilingualism in Newborns”
http://www.psychologicalscience.org/media/releases/2010/werker.cfm



Annee ,Babaaa BENİMLE OYNAR MISIN


      Anne-babanın çocuğuyla ilişkisinin önemli bir kısmı oyun aracılığı ile gerçekleşir.

      Oyun oynayarak anne-babalar başka türlü hiçbir yolla olamayacağı kadar çocuklarına yaklaşabilirler ve onları keşfetme fırsatı yakalarlar.

         Anne-babalar çocuklarıyla oyun oynarken hem onlarla güzel vakit geçirmek hem de onlara bir şeyler öğretmek amacı güder. Özellikle çocuklarıyla paylaşacak vakti kısıtlı olanlar, gün içinde onlara vermek isteyip de veremediği ‘her şeyi’ birlikte oynadığı oyuna sığdırmaya çalışır.
Anne-babanın çocuğuyla ilişkisinin önemli bir kısmı oyun aracılığı ile gerçekleşmektedir. Bu yüzden çocuğuyla ilişkisini daha olumlu bir hale getirmek isteyen anne-baba ilk önce çocuğuyla oynadığı oyunu olumlu bir hale getirmelidir

BİZDEN KARELER İŞTE YA-PA CİNNAH