ANNE-BABA BÜLTENİ Sayı: 6 Şubat 2013
YA-PA ÇOCUK KULÜBÜ
Sosyalleşme, çocuğun çevresindeki insanlarla kurdukları ilişkilere bağlı olarak tanımlanan bir kavramdır. Çocuğun annesiyle kurduğu ilk ilişki, zaman içerisinde çevresindeki diğer insanlarla gelişir ve genişler.
Sosyalleşmek ne demektir? Sosyal gelişim, çocuğun temel gelişim alanlarından biridir. Doğumdan ölüme kadar geçen zaman içinde sürekli devam eden bir süreçtir. Sosyal gelişim alanında kullanılan kavramlar zaman zaman birbirine karıştırılabilmektedir. Bu kavramlardan biri sosyalleşme kavramıdır. Sosyalleşme ile sosyal olmak birbiri yerine kullanılsa da, aynı kavramlar değildir. Sosyal olmak, sürekli sosyal ortamlara girmek ya da girmeye çalışmak iken, sosyalleşme, sosyal ortamlara girmek ve bu ortamların gerektirdiği uygun davranış ve becerilere sahip olmak demektir. Bir anlamda, sosyalleşmek, kaliteli yaşam ve iletişim becerilerine sahip olmak demektir diyebiliriz. O halde, sosyal olmak ya da olmaya çalışmak sosyalleşme için yeterli değildir. Sosyalleşmeyi daha iyi tanımlayabilmek için kritik alt kavramları ortaya koymak daha iyi olacaktır. Buna göre, sosyalleşmenin temelde üç kritik kavramı vardır: 1. En az iki kişi 2. İki kişi arasındaki etkileşim 3. Kurallar Bu üç kritik kavram dikkate alındığında denebilir ki, bir çocuğun sosyalleşebilmesi için, diğer insanlarla aynı ortamlara girebilmesi, onlarla iletişim kurup bu iletişimi sürdürebilmesi ve ortamın gerektirdiği sosyal kurallara uyabilmesi gerekir. Doğaldır ki, bir çocuk için bu süreç büyük ölçüde yaşıtları ve arkadaşları arasında yaşanır.
Çocuğun arkadaşlık ilişkilerinde neleri gözlemlemek gerekir? Sosyalleşme genel olarak arkadaşlar arasındaki ilişkilerde şekillenir. Çocuğun arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler gözlemlenerek, özgüvenli, baskın, bağımlı, agresif, hırslı, inatçı, girişken, çekingen vb. gibi pek çok kişilik yapısı hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Hatta denebilir ki, çocuklar (ve herkes) sosyal ortamlarda kişiliklerini görünür kılarlar. Bir sosyal ilişkiye ve ortama girebilmek, o ilişkiyi sürdürmeyi ve ortamda kalmayı başarabilmek, sosyal açıdan kabul edilebilir davranışlar sergileyebilmek ve karşılaşılan sorunları doğru yollarla çözüme kavuşturabilmek, her
çocuk için dikkatle takip edilmesi ve geliştirilmesi gereken davranışlardır.
Çocuğun yaşından büyük ya da küçüklerle iletişim kurması ne anlama gelir? Çocukların sadece yaşıtlarıyla kurduğu ilişkiler değil, yaşından büyükler ve küçüklerle kurduğu ilişkiler de önemlidir ve gözlemlenmelidir. Kimi çocuklar kendi yaşıtlarıyla birlikte zaman geçirmeyi tercih ederken, kimi çocuklar büyüklerle, kimileri de daha küçüklerle bir şeyler yapmayı istemektedir. Beklenen ise, hem yaşıtları, hem büyükler hem de küçüklerle uygun sosyal ilişkiler kurmalarıdır. Sosyal ilişkilerde ortaya çıkabilen bu tercihlerin altındaki dinamikler ayrıca değerlendirmeyi gerektirir. Çocuğun, yaşından büyük ya da küçüklerle iletişim kurmayı tercih etmesinin arkasında bir çok neden olabilir. Bu nedenler arasında şunlar olabilir: Sadece yönetebileceği ilişkileri tercih etme Yüksek düzeyde dil kullanılan bir ilişkiyi tercih etme İsteklerinin dikkate alındığı ilişkileri tercih etme Güvende hissettiği ilişkileri tercih etme Elbette, bu arka planın her zaman bir soruna işaret etmesi de gerekmez. Ancak, yine de belirgin bir tercih varsa, nedeni üzerinde durmakta yarar olabilir.
Çocuğun yeni sosyal ortamlara girmemesi ne ifade eder? Çocuğun yeni girdiği sosyal ortamlarda ilişki başlatma ve sürdürme becerilerinin geliştirilmesi gerekir. Bazı çocuklar, yeni bir sosyal ortama ilk alışma sürecinde zorlanabilirken, bazı çocuklar bu süreci çok daha kolay aşabilmektedir. Zorlayıcı sayılabilecek bu süreçte çocukların sergiledikleri tutum ve davranışlar, onların sosyal yetenekleri hakkında da ipucu verir. Bu nedenler arasında şunlar olabilir:
Kendine güvenememe Belirsizlikten çekinme Öncelikle temkinli davranıp gözlem yapma ihtiyacı duyma Neyi nasıl yapacağını bilememe Anne-babaların yapması ya da yapmaması gerekenler nelerdir? Bir çocuk için sosyalleşmek demek, hayatı öğrenmek demektir. Bu da ancak öncelikle arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler olmak üzere, tüm çevresindeki insanlarla kurduğu ilişkilerle mümkün olur. Çocuğun arkadaşlarıyla ilişkilerine mümkün olduğunca müdahale etmemek gerekir. Çocuk, arkadaşlarıyla olumlu ve olumsuz şeyler yaşayarak hem sosyal yönden hem de duygusal yönden gelişir. Yetişkinlerin yaptığı müdahaleler, bu sürecin doğallığını bozar ve çoğu zaman da çocuğun sağlıklı öğrenmelerini engeller.
Çocukla zaman zaman sosyal paylaşımlarda bulunmak son derece önemlidir. Anne-kız/oğul, baba-kız/oğul olarak birlikte yürüyüş yapma, sürprizler yapma, birlikte parka gitme gibi ortak paylaşım zamanları ayırmak çocuk açısından büyük kazançtır. Çocuğun bir arkadaşıyla yaşadığı sorunu çok büyütmemek gerekir. Genellikle, çocuğun yaşadığı sorun geçici ve değişkendir. Hatta sıklıkla, çocuğun en fazla sorun yaşadığı arkadaşı, aynı zamanda en iyi anlaştığı arkadaşı olabilmektedir. Çocuk sorununu anlatırsa dinlemek gerekir. Ancak, çocuk her eve geldiğinde sürekli bir sorun araştırması yapmak doğru değildir. Nihayetinde, çocuk zaman zaman bu zorlamalar nedeniyle, farklı anlatımlarda bulunabilir ya da hiçbir şey anlatmak istemeyebilir.
Çocuğun, sosyal ilişkileriyle ilgili sürekli doğruları öğreten bir ebeveynlik tutumu da uygun değildir. Yapılması gereken, çocuğa doğruları öğretip durmak değil, kendi süreçleri üzerinde düşünmesi ve doğruyu yanlışı düşünerek kendi kararını vermesine destek vermektir. Örneğin, arkadaşıyla sorun yaşayan bir çocuğa, “O sana vuruyorsa, sen de git ona vur.” gibi bir yönlendirme son derece yanlıştır. Bu tür durumlarda verilebilecek en ileri mesaj, kendini koruma ile ilgili olmalıdır. Anne-babalar, evde birbirlerine ve çocuklarına karşı son derece nazik, zarif ve güzel davranmalıdır. Buna bağlı olarak, “Teşekkür ederim.”, “Rica ederim.” gibi ifadeler ev ortamında kullanılmalı ve böylece çocuğa örnek olunmalıdır. Çocuğun özellikle “özgüven duygusu” ve “karar verme becerisi” geliştirilmelidir. Bu iki yeterlilik alanı, bir çocuğun ego gelişiminde kritik önemdedir. Bu nedenle, çocuğun yaşına uygun sorumluluklar verilerek başarı duygusu tattırılmalı ve çeşitli konularda kendi karar vermesi desteklenmelidir.
Zaman zaman sınıftaki arkadaşlarına ziyarete gidilmeli ya da arkadaşları eve davet edilmelidir. Böylece, çocuğun arkadaşlık ilişkileri daha yakından gözlenmiş olur ve bu ilişkilerin gelişmesine katkı sağlanmış olur. Çocuğun sosyal bir varlık olarak, sosyal becerilerini geliştirmesi ve gelecekte toplumda başarılı olması, okul öncesi dönemde verilecek bilinçli desteklerle mümkündür. Bu nedenle, hem öğretmenlerin hem de anne-babanın, çocukla ilgili gözlemler yapması ve bu gözlemleri birbirleriyle paylaşması gerekir. Bu aşamadan sonrası ise ortak bakış, yaklaşım ve dil kullanarak çocuğun geleceğinin alt yapısını oluşturmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder