Anne - Babalık felsefesi
Evlenip yuva kurmak, çocuk sahibi olmak, bir insanın hayatındaki en önemli süreçlerdendir. Özellikle ülkemizdeki gibi geleneksel kültürün egemen olduğu toplumlarda bu süreçlerin daha da özel bir yeri vardır. Bir anlamda bekarlıktan evliliğe geçişle adeta sınıfsal bir değişim yaşanmış olur. Evlilik sürecinin içindeki en özel zaman da çocuk sahibi olmaktır. Eşlerin çocuktan önceki hayatı ile sonraki hayatı arasında çok önemli farklılıklar vardır. Bu nedenle çocuk sahibi olmak oldukça ciddi bir karardır.

1. Bir çocuğun ihtiyaçlarını uzun süre karşılayabilecek düzeyde ekonomik gelire sahip olmak
2. Bir çocuğun yetiştirilmesi yükünü kaldırabilecek bir duygusal hazır oluşa ve olgunluğa sahip olmak
3. Bir çocuğun sağlıklı ve doğru bir şekilde yetiştirilmesine uygun bir evlilik kalitesine sahip olmak
Anne-babaların çocuklarına yönelik olumsuz davranışlarının bir bölümünde, kişisel yaşantılarının ve evlilikteki geçmişlerinin yansımalarını görmek mümkündür. Çünkü genel anlamda söz konusu üç koşul pek de dikkate alınmadan çocuk sahibi olanlar hiç de az değildir.
Çocuğun yetiştirilmesi süreci, kimi zaman hazlar, neşe, coşku, eğlence ve mutluluk dolu iken kimi zamanlar da krizler, sorunlar, öfkeler, inatlaşmalar, baskılar, korkutmalarla doludur. Hatta kimileri için bu süreçte şiddete de yer vardır.
Çocuk yetiştirmek büyük bir mutluluk olmakla birlikte gerçekten oldukça da zor bir iştir. Anne-baba gerektiğinde kendini bile ihmal edebilir ama çocuğunu ihmal edemez ve etme hakkına sahip değildir. Bütün zaman planlamalarını çocuğa göre yapmak zorundadır. Onu hayatının merkezine koymak ve ona göre yaşamayı öğrenmek durumundadır. En azından uzunca bir süre bu böyle sürüp gider.
Çocuk yetiştirme sürecinin anne-baba için daha kolay ve yapıcı, çocuk için de daha verimli geçebilmesinin sorumluluğu anne-babaya aittir. Çoğu anne-baba iyi niyetli olarak bir çok kitap okur, eğitim ve seminer çalışmalarına katılır ve böylece bilgisini artırır. Bütün bu emekler çok sevdiği yavrusunun geleceğine yapılmış bir yatırımdır aslında.
Çocuk yetiştirme ile ilgili olarak anne-babanın yapması gereken ilk ve en önemli adımlardan biri "anne-babalık felsefesi” ya da "çocuk yetiştirme felsefesi” geliştirmektir. Felsefi bir algılama, davranışların düşünsel temellere sahip olması demektir. Çocuk yetiştirme ile ilgili olarak harcanan çabaların amacına ulaşması da aslında bu felsefi algılama ile mümkündür.
Anne-babalık felsefesi, çocuğa yönelik davranışlarla ilgili olarak "neden” ve "niçin” sorularına cevap vermeyi sağlar. Böylece anne-baba davranışları, belirli bir bilinç içeriğine sahip olmuş olur. Bu bilinç, ilişkilerle ilgili bütünsel bir fotoğraf geliştirmeyi sağlar. Böylece söz konusu ilişkiler derinlik ve genişlik kazanır. Bu bilince sahip anne-babalar, çocuklarıyla ilişkilerinde anlık durumlara değil, bütüne odaklanırlar. Durumsal tartışmalar ve kızgınlıklar, gelip geçici olur ve ilişkinin geneline zarar veremez.
Anne-babalık felsefesi, çocuk yetiştirmede tutarlı, kararlı ve anlamlı olabilmenin de belirleyicisidir. Davranışlarının altında belirli bir düşünsel alt yapı bulunan anne-babalar için doğru-yanlış, iyi-kötü kavramları, sorgulama ürünü olarak kazanıldığından, ilişkilerde ve iletişimde bu kavramlar aktif olur. Dolayısıyla anne-baba çocuğuna bir tepki gösterirken, bu tepkiye inandıkları için arkasında durma gücünü de gösterebilirler. Doğal olarak bu davranış mentalitesi, zaman içinde çocuğun da davranışlarına derinlik kazandırır.
Anne-babalık felsefesinin kazandırdığı en önemli özelliklerden biri de, çeşitli şekillerde öğrenilmiş olan iletişim tekniklerinin içselleştirilmesi ile ilgilidir. İletişim becerileri kapsamında beden dili, dinleme ve konuşma becerileri gibi davranış yapıları yer alır. Bu davranış kalıpları, aslında teknik bir beceri konusudur. Elbette ki bu teknik beceriler iletişimde son derece önemlidir. Ancak iletişim, bu teknik becerilerden çok daha öte bir şeydir. Kaldı ki, düşünsel bir alt yapıdan yoksun olduğunda söz konusu teknik becerilerin etkili olması beklenemez. Aksine kuru, anlamsız ve yapay bir yığın kalıp davranış olarak kalır.
Filozofik bir tavırla anne-babalık yapan eşler, bu teknik becerileri içselleştirebilir ve hayatının günlük rutin bir uygulaması haline getirebilirler. Bu teknik beceriler, kendi fotoğraflarının güzel bir parçası olur.
Anne-babalık felsefesi ya da çocuk yetiştirme felsefesi nasıl geliştirilebilir? Bu felsefenin oluşturulması çok kısa sürede çözümlenecek bir sorun değildir. Belirli bir felsefe ve bakış açısı geliştirmek bilgi ve düşünmenin harmanlanması ile şekillenebilir. Bu nedenle, anne-babanın, daha çocuk sahibi olmadan bu konuda hem bilgilerini artırmaları hem de aralarında konu ile ilgili sık sık görüş alış verişinde bulunmaları gerekir.
Toplumumuzda eşler arasında böylesi bir paylaşımdan söz etmek çoğu zaman oldukça zordur. Ancak okulların açılmakta olduğu bugünlerde, anne-babaların bu konuyu tekrar gözden geçirmeleri oldukça anlamlı olur. Anne ve babalar, bu konuda gerçek anlamda zaman ayırıp aralarında düşünce alış verişinde bulunmalı ve kendi aile değerlerini, çocuk yetiştirme tutumlarını, iletişimle ilgili önceliklerini netleştirmelidirler. Yıl içerisinde çeşitli dönemlerde de aldıkları bu kararları gözden geçirmeli ve gerekli güncellemeleri yapmalıdırlar.
Anne-babalık felsefesi oluşturmak için doğru soruları sormakla işe başlamak gerekir. Her anne-baba şu soruları birbirlerine sorarak süreci başlatabilirler:
- İnsanın doğası iyi midir, kötü müdür?
- İnsan özgür müdür?
- Çocuğumun özellikleri nedir?
- Nasıl bir çocuk istiyorum?
Anne-babalar, entellektüel yönden kendilerini geliştirirken şunu da hiç unutmamalıdırlar. Bütün bu felsefi ve düşünsel süreçler, ancak sevgiyle yüceltilebilir. Anne-baba, ailelerinin felsefi söylemlerini olgunlaştırırken çocuğu sevmenin de tadını çıkarmalı, onu doğaçlama ve koşulsuz sevgi ile doya doya kucaklamalıdırlar.
Yrd. Doç. Dr. Oktay AydınMarmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi
oktayaydin@emarakademi.com
oktayaydin@emarakademi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder