OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOCUKLARINDA
DAVRANIŞ VE UYUM SORUNLARI
DAVRANIŞ VE UYUM SORUNLARI
Serna Dönyanoğlu
YA-PA Merkez Çocuk Psikoloğu
Davranış ve uyum sorunu nedir?
Çocuklar her yeni gelişim dönemine geçtiklerinde yeni beceriler
elde ederler. Ancak çocuğun edindiği her yeni beceri beraberinde çözülmesi
gereken bir sorunu da getirir. Gelişim dönemlerinde karşılaşılan sorunlar
genellikle olağan ve geçici olmaktadır, ancak çocuk bu dönemlerde çevresindeki
yetişkinlerin yanlış tutumlarına maruz kaldığında ya da gelişim dönemlerdeki
sorunların çözümünde engellerle karşılaştığında, olağan olarak nitelendirilen
bu sorunların çözümü sonraki gelişim dönemlerine ve ileriki yaşlara ertelenir.
Bu durumlarda ortaya çıkan sorunlar davranış ve uyum sorunları olarak
adlandırılır.
Örneğin, çocuk, sosyal-duygusal gelişimi
gereği yaşıtlarıyla oyun oynaması gereken bir yaşta, sürekli ve uzun süreli yalnız
kaldıysa, ileride içine kapanık bir çocuk ve yetişkin olabilir; veya çocuk gelişimsel
olarak kendi kendine üstünü giyinme ve yemek yeme davranışlarını yapabilecek
becerilere sahipken, aile tarafından sürekli bu becerileri sergilemesi
engellendiyse, bu alandaki gelişimini tamamlaması ileriki yaşlara kalacağı için
yeni gelişim dönemlerinde ortaya çıkacak sorunlarla baş etmesi güçleşecektir.
Davranış ve
uyum sorunlarını normal davranışlardan nasıl ayırdedebiliriz?
Aileler genellikle, çocuğun gelişim dönemine bağlı olarak yaşadığı olağan
sorunlarla, uyum bozukluğu olarak kabul edilen davranışlar arasında ayırım
yapmanın zor olduğunu ifade eder. Anne-babalar için bu ayrımı sağlıklı biçimde
yapmak çok zordur, ancak belirli kriterleri göz önünde bulundurarak en azından
bir uzmana başvurmaları gerekip gerekmediğini tespit edebilirler.
Bir çocuğun davranışı ile ilgili bir sorundan söz edebilmek için temel
alınacak ölçütlerden bazıları şunlardır:
Yaşa
uygunluk: Çocuğun içinde bulunduğu yaş döneminden
dolayı mı yoksa bir davranış bozukluğundan dolayı mı sorun yaşadığını ayırt
edebilmek için öncelikle bir çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliklerini
iyi bilmek önemlidir. Örneğin; 2 yaş çocuğu negativist, hareketlidir ve
istenilen şeyleri yapmaz. Freud'un anal dönem, Erikson'un özerkliğe karşı kuşku
ve utanç dönemine rastlayan bu yaşlarda çocuk, özerk bir birey olduğunu
öğrenir. Kendisi istemeyince altının değiştirilmesini istemez, öpülmeyi
reddeder. Dolayısıyla 2 yaşındaki inatçılık ve istenilen şeye karşı bir direnç
göstermesi bir davranış bozukluğu değil, yaş döneminin bir niteliği olduğu
unutulmamalıdır.
Yine, 3-5 yaş çocuğu dikkat çekmek ister. Hayal dünyası çok
geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir. Henüz yalanla yalan olmayanı
ayırt edemezler. Bu nedenle bu yaşlardaki çocukların anlattıkları yalan olarak
kabul edilmezken, 11-14 yaşlarındaki çocuklarda görülen yalan normalden sapan
bir davranış olarak kabul edilmelidir.
Alt ıslatma
davranışını ele aldığımızda, 1,5 yaşında tuvalet eğitimi almış bir çocuğun, ilk
1-1,5 sene zaman zaman altına kaçırması normaldir. İlk zamanlar çocuk kaslarını
kontrol etmekte güçlük çekebileceği için tuvalet eğitimini takiben gece ve
gündüz görülebilen alt ıslatma davranışı normal kabul edilmelidir. Çocuk 3,5-4
yaşından sonra da alt ıslatma davranışına devam ediyorsa bu davranış uyum
bozukluğu olarak kabul edilebilir; çünkü artık yeni bir beceriyi (tuvalet
eğitimi) kazanmak için gerekli olan adaptasyon süreci aşılmıştır. Bunun gibi,
bebeklik dönemindeki parmak emme davranışı normal kabul edilirken, 1 yaşından
sonraki parmak emme davranışı uyum ve davranış bozukluğuna işaret eder.
Yoğunluk: Bir davranışın bozukluk olarak kabul edilmesindeki ikinci önemli
ölçüt yoğunluktur. Örneğin; 5 yaş çocuğunda öfke ve huysuzluk doğalken, bu
davranış başkasına fiziki zarar vermeye dönüşürse, davranış sorunu olarak
değerlendirilir.
Süreklilik: Çocuğun olumsuz davranışı ısrarlı bir biçimde ve uzun zaman devam
ettirmesidir.
Okul öncesi
dönemde karşılaşılan davranış ve uyum sorunları hangileridir?
ü
Saldırganlık
ü
Yalan söyleme
ü
İzinsiz eşya alma (çalma)
ü
Altını ıslatma ve dışkı kaçırma
ü
Konuşma bozuklukları: kekemelik
ü
Tikler
ü
Parmak emme
ü
Ritmik sallanma
ü
Kendi kendine vurma, kendini ısırma,
kafasını yere vurma
ü
Tırnak yeme
ü
Fobiler ve korkular
ü
Yeme bozuklukları: iştahsızlık veya aşırı
yeme
ü
Uyku bozuklukları: uyurgezerlik, kabuslar,
gece diş gıcırdatma
ü
Mastürbasyon
ü
İçe kapanıklık, sosyal kaygılar, aşırı
çekingenlik
ü
Aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve
konsantrasyon güçlüğü
ü
Öğrenme güçlüğü: okuma, yazma ve matematik
becerilerinde gerilik
ü
Saç, kas, kirpik koparma
ü
Aşırı inatçılık ve karşı gelme, sosyal
uyumsuzluk
ü
Depresyon: içe kapanma, geri çekilme,
yalnızlaşma, yabancılaşma
ü
İsteksizlik, motivasyonsuzluk, üzüntü,
keder
ü
Sosyal problemler: dışlanma, reddedilme,
ilişki kuramama ve sürdürememe
ü
İletişim problemleri: kendini ifade
edememe, empati kuramama
ü
Özgüven eksikliği
Davranış ve uyum
sorunlarına neler yol açar?
Neredeyse
bütün anne-babalar bazen kendilerine şu soruyu sorarlar: “Neden bazı
çocuklarda, önemli davranış sorunları gözlenmezken, başka bazı çocuklar anne ve
babaları için sürekli sorun yaratırlar?” Çocuklarda görülen davranış ve uyum sorunları pek
çok etkene bağlıdır. Kalıtımsal yatkınlık ve çevre faktörleri bu tür sorunların
ortaya çıkmasında en önemli belirleyicilerdir.
Ebeveynler olumsuz tutumlara sahip olup çocukları ile
ilişkilerinde sergiledikleri davranışlarla bu sorunların gelişmesinde pay
sahibi olabilmektedirler. Özellikle baskıcı ve aşırı disiplinli, aşırı koruyucu
ve alaycı, aşağılayıcı anne-baba tutumları çocuklardaki davranış ve uyum
sorunlarına yol açabilmektedir.
Davranış ve uyum sorunları yalnızca ailenin yanlış tutumlarına bağlı
olarak gelişmez, çevresel faktörlere bağlı olarak da gelişebilir. Yangın,
deprem gibi travmatik olaylar, evdeki kavga ve huzursuzluklar, aile içi şiddet
gibi sorunlar, ölüm veya boşanma nedeniyle anne-babadan uzak kalma gibi kayıp
ve ayrılıklar bu tür sorunlara yol açan çevresel faktörlere örnek olarak
verilebilir.
Davranış ve
uyum sorunlarının oluşmasında anne-babaların rolü nedir?
Yaşamımızdaki
problemler, bireylerin zihninde önceki deneyimlerinden hareketle bir algı
çerçevesi oluşturarak açıklanırlar. Dünyaya gözlerini yeni açmış bir bebeğin
ağlayışı, bilinçli bir eylem değil, refleksif bir davranıştır. Dil gelişimi,
çocuğun isteklerini karşılayacak kadar gelişmediği için çocuk, isteklerini
belli bir yaşa kadar ağlayarak anlatır. Her ağladığında bir şeylerin yolunda
gitmediğini annesine hissettiren çocuk, arzu ve isteklerinin yerine gelmediği
durumlarda ağlamayı tercih edecektir.
Ağlamak,
huysuzluk etmek bu yaştaki çocuklar için yerine getirilmesi zorunlu olan
ihtiyaçların bir uzantısıdır. Ancak ileri yaşlarda isteklerin yerine
getirilmesini sağlamak amacıyla bıktırma ve usandırma aracı olarak kullanılır. Ağlayıp sızlayarak istediklerini yerine
getiren çocuk anne ve babasını usandırdığını ve isteklerinin bu yolla
ödüllendirildiğini öğrenmiştir. Peki, ne yapılmalıdır? Çocuğunuzun bu türdeki
olumsuz davranışlarını ödüllendirmez ya da cezalandırırsanız, davranışın
gelecekte tekrarlanma olasılığı azalma eğiliminde olacaktır.
Davranış ve uyum sorunları, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi hatalı
anne-baba tutumlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazen de, davranış sorunu başka
bir faktöre bağlı olarak ortaya çıkar, ancak hatalı anne-baba tutumları
nedeniyle, tırmanarak artabilir, yeni uyum ve davranış bozukluklarının ortaya
çıkmasına neden olabilir ve özgüven eksikliği, içe kapanıklık, aşırı kaygılı
olma gibi sorunların ortaya çıkmasına katkıda bulunarak kişilik gelişimini
olumsuz etkileyebilir.
Uyum ve davranış bozukluğu geliştiren çocukların anne-babalarının hatalı
tutumları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Ø
Anne-babalar
çocuklarının bilinçli olarak belirli davranışları yaptıklarını düşünerek sorunu
görmezden gelir veya davranışı ve çocuğu baskı altına almaya çalışır. Oysaki
çocukların çok büyük bir çoğunluğu, bilinçli olarak bu davranışları sergilemez.
Çevrelerine bir mesaj vermek için, yani rahatsız oldukları durumları ifade
etmek için bunu yaparlar.
Ø
Anne-babalar
sorunu gidermek için, davranışı yapan çocuğu küçük düşürücü, aşağılayıcı ve
suçlayıcı tavırlar sergileyebilirler. Bazı aileler sorunu gidermek için çeşitli
ceza yöntemlerine, hatta şiddete bile başvurmaktadırlar. Mastürbasyon yapan
çocuğa ceza vermek, parmağını emen çocuğun ağzına biber sürmek ve altını
ıslatan çocuğu deşifre etmek bu tip tutumlara örnek olarak verilebilir.
Ailelerin, cezadan ve suçlayıcı tavırlardan uzak durmaları gerekir. Bu tip
baskıcı tutumlar sorunu artırmaktan başka bir işe yaramaz.
Ø
Bazı aileler
ise, sorunu kendi haline bırakıp, kendiliğinden geçmesini beklerler. Oysa, uyum
ve davranış bozuklukları kendiliğinden geçmez, mutlaka bu bozukluğun altında
yatan sebepler ortadan kaldırıldıktan sonra geçer. Zaman içinde kendiliğinden
geçen inatlaşma, parmak emme, alt ıslatma vb. Sorunlar yukarıda sözünü
ettiğimiz normal dönemsel sorunlardır. Uyum bozukluğu olarak ortaya çıkan
davranışlar ise ileriki yaşlarda ortadan kalkmış gibi gözükse bile ya yeni bir
sorun olarak, ya da tekrarlanarak karşımıza çıkar. Örneğin, parmak emme
davranışı okul yıllarında tırnak yeme veya öz-güven eksikliği olarak yeniden
belirebilir. Alt ıslatma davranışı olan 3 ve 4 yaşlarında iki çocuğu ele
alalım; 3 yaşındaki çocuğun sorunu 6 ay içinde kendiliğinden geçebilir, çünkü
bu yaşta görülen bu davranış normaldir; ancak 4 yaşındaki çocuğun davranışı
kendiliğinden geçmez, çünkü bu bir uyum bozukluğudur.
Davranış ve
uyum sorunları nasıl tedavi edilir?
Ailelerin uyum ve davranış bozuklukları konusunda çok bilinçli ve
dikkatli olmaları, böyle bir sorundan şüphelendiklerinde bir uzmana
başvurmaktan çekinmemeleri gerekir. Psikologlar, anne-baba ve çocukla yapılan
ayrı ayrı görüşmelerle sorunun sebeplerini tespit ederler. Çocuğun yaş
dönemine, sorunun çeşidine ve şiddetine göre aileye gerekli önerilerde bulunur
ve gerek görürlerse çocukla belirli bir süre düzenli olarak görüşerek sorunun
ortadan kalkmasını sağlarlar. Ailelerin de amacı uzmanların amacıyla paralel
olmalıdır; Amaç, davranış bozukluğunu ortadan kaldırmaya çalışmak değil, bu sorunu
ortaya çıkaran sebepleri ortadan kaldırmaya çalışmak olmalıdır.
Anne-babaların çocuğun hangi yaşta karşılaştığı sorunların normal, kısa
süreli ve geçici olduğunu tespit edebilmesi için bu konularda bilinçli ve
bilgili olması gerekmektedir. Çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda çok okuyan
bilinçli aileler bile bu tip sorunları daha kolay farkedebilmektedir. Bu
nedenle anne-babaların, yaşamın en önemli dönemi olan 0-6 yaş döneminin
özellikleri ve bu dönemde karşılaşılabilecek davranış ve uyum sorunları
hakkında daha çok bilgi sahibi olmaları ve farkındalıklarını artırmaları
gerekmektedir.
Çocuklarda görülebilecek olası davranış ve uyum sorunları ne kadar erken
tespit edilebilirse o kadar kolay çözülebilir. Bu nedenle, anne-babalar
çocuklarının davranış ve uyum durumları ile ilgili herhangi bir soru işareti
taşıyorsa uzman desteği almaktan çekinmemeleri gerekir.